Sakat Muhabbet'te Alper Tolga Akkuş, Yeşil Düşünce Derneği'nden Melisa Kutluğ ile bir araya geliyor ve derneğin işleyişini, Yeşil Kamp'ı ve kampta gerçekleştirilecek olan 'Sit Down (Bazı Bazı) Remedy Show' üzerine konuşuyor.
Alper Tolga Akkuş: Merhaba. Açık Radyo’ya, Sakat Muhabbet’e; sağlamcı zihniyetin kör topal muhalifine hoş geldiniz, ben Alper Tolga Akkuş. Bugün 31 Temmuz 2024 Çarşamba. Bu haftaki programımızı destekleyen Aynur Sunar ile Erdal Sunar'a teşekkür ederek başlamak istiyorum programa.
Bu hafta Sakat Muhabbet’in yolculuğunun yeni bir durağını paylaşacağız sizlerle. Eylül ve Ekim 2022’de bağımsız podcast olarak başlamıştı Sakat Muhabbet’in macerası. Kasım 2022'de Açık Radyo’ya dahil oldu ve o hâlâ sürüyor ve 1 Ağustos 2024 Perşembe günü yani bir gün sonra da saat 22:15'te yepyeni bir yolculuğu olacak Sakat Muhabbet’in. Açık Radyo da sürecek kısmet olursa. Detaylarını konuşacağız ama ben hemen konuğumu tanıtayım size şimdi; Yeşil Düşünce Derneği'nden (YDD) Melisa Kutluğ. Melisa ile bu sene 31 Temmuz yani bugün başlayan ve 4 Ağustos'a kadar sürecek olan Yeşil Kamp 2024'ü konuşacağız. Sakat Muhabbet’in de bu yeni macerası orada başlayacak zaten. Melisa, Açık Radyo’ya, Sakat Muhabbet’e hoş geldin. Nasılsın, iyi misin?
Melisa Kutluğ: Hoş bulduk Alper, iyiyim. Çok teşekkürler davetiniz için.
A.T.A.: Rica ederim, her zaman Yeşil Düşünce’ye, Yeşil Gazete’ye, Yeşiller’e Açık Radyo açık ve zaten sen de bunu çok iyi bilenlerden birisin. Melisa, benim bir ilk sorum var, hep bunu soruyorum katılımcılara, konuklara - Melisa Kutluğ kimdir? Bugüne kadar neler yapmıştır ve bir sakatlığın bulunuyorsa bunu da belirtir misin bizlere?
Sakat Yakını Olmak
M.K.: Ben Melisa. 33 yaşındayım. Aslında yeşil hareket ve Yeşil Düşünce Derneği ile bayağıdır beraberim, sekiz yıldır dernekte çalışıyorum. Son üç senedir ise genel koordinasyondan sorumluyum. Çok uzun yıllardır, üniversiteden beri aslında sivil toplumun içerisindeyim. Önce Tarlabaşı Toplum Merkezi ile başlamıştım - buradan bir selam göndereyim onlara. Bölümüm Siyaset Bilimi ve orada da artık iyice sivil toplumla hem hal oldum. Şimdi hem YDD’de, hem de kadın ve LGBT+ hareketine göz kırparak sivil toplum çalışmalarımı devam ettiriyorum.
Bir sakatlığım yok ama bir sakat yakınıyım aslında. İki ablam - biri vefat etti - ikisi de zihinsel engelli. Kendi sakatlığım olmamasına rağmen yıllardır, doğduğumdan beri böyle bir farkındalığım var. Çok doğrudan aslında, hep seninle konuşurken hissediyorum bunu. Aktivizmini yürütmenin bir parçası değilim ama aileden olması durumuyla daha farklı bir his ve yakınlık hissediyorum.
Zihinsel Engellilik mi, Bilişsel Farklılık mı?
A.T.A.: Başın sağolsun, Allah rahmet eylesin. ‘Zihinsel Engelli’ değil de ‘Bilişsel Farklılık’ kullanıyorlar şu anda, gündemde o var. O tanımlamalara sen ne diyorsun bir yakın olarak?
M.K.: Ben yine bu konuyu biraz seninle düşünüyorum. Senin bu programda kullandığın ‘sakat’ı çok kullanmamıştım, normalde hep engellilik üzerinden zaten tanımlıyoruz ve o yüzden ben de dilimi biraz dönüştürmeye çalışıyorum Ama çok da bilemiyorum - bu bilişsel farkındalık meselesini - daha spektrumdaki, daha zorlu; tırnak içinde ‘hastalık’ aslında diyebileceğimiz kişileri ne kadar kapsıyor? Çünkü o dediğin, biraz daha farklı sanki spektrumda. Ama bilmiyorum, belki başka bir şey geliştirmek iyi olur ya da bilişsel farkındalığı kapsar. Benim de biraz kafam karışık bu konularda.
A.T.A.: Zihinsel engelli olan kişinin kendisi ‘bana şunu deyin’ diyemiyor kendi rahatsızlığı nedeniyle. Ben ‘sakat’ diyorum, birisi ‘kör deyin bana’ diyor ama onların öyle bir durumu olamıyor kendi rahatsızlıkları özelinde. Bana şirinleştirme çabası, kendi adıyla söyleyince aykırı geliyor, aşağılayıcı geliyor. Bunun tam tersini iddia eden bir yerden ben de yapıyorum, ben de yeniyim aslında. Zaten program başı için not almıştım, seni öyle tanıtacaktım, benim ‘yoldaşım’ aslında diyecektim Yeşiller’den, Yeşil Gazete’den, YDD’den. Biz aynı yerlerdeydik, yıllarca beraber çalıştık. Mesela senin iki ablanın da engelli olduğunu ben bilmiyordum, bunlara vesile oluyor, bunları da konuşmak gerekiyor, bunları da açıyor aslında benim o sorum. O açıdan da bana güzel bir geri bildirim oldu bu.
YDD dedim, bir derneği anlat istersen ve Yeşil Kamp dedim - Yeşil Kamp 2024, bu sene kaçıncısı bilmiyorum. Ben en son 2018'de gelmiştim galiba, altı yıl bir ara vermiştim, bu sene yeniden geleceğim. Yeşil Hareket, Yeşil Düşünce Derneği, Yeşil Kamp’ı anlatalım. Başında bahsettiğim etkinliklerime müzik arasından sonra geleceğiz zaten.
Yeşil Düşünce Derneği ve Yeşil Kamp
M.K.: Şu an aslında biraz daha aktif olduğumuz çalışmalardan bahsedeyim. Aslında bugün Yeşil Kamp'a başladık ama Eylül'de de Yeşil Ekonomi Konferansı olacak - onun da bir küçük reklamı olsun. Bu sene ve aslında son iki üç yıldır daha ağırlıklı olarak yeşil ekonomi üzerine çalışıyoruz Heinrich-Böll-Stiftung Türkiye Temsilciliği ile. Hem Araştırmacılar Konferansı, hem de 14. Yeşil Ekonomi Konferansı’nı yapacağız. Bunun haricinde bu sene The Place adında Mekanda Adalet ve ALDA’yla birlikte yürüttüğümüz bir çalışma olacak. Bundan da ilk defa burada bahsetmiş olayım. Beşiktaş Belediyesi de partnerimiz ama özellikle Beşiktaş'ta okuyan ve çalışan genç arkadaşlarımıza bir iklim farkında çalışması gerçekleştireceğiz çeşitli kampanyalar düzenlemek için. O da hem bu sene, hem de seneye biraz devam edecek.
Bunun haricinde yeşil etkinliklerimiz devam ediyor; Yeşil Politika Okulu'nu da yine sonbaharda gerçekleştireceğiz. Yeşil Kamp’ın dediğim gibi, bu sene - aslında ben de buraya gelmeden önce tekrar baktım - dokuzuncusunu düzenliyoruz. Daha doğrusu Yeşil Kamp’ın çok eski bir tarihçesi var. Hatta Yeşiller’in zaten senelik buluşma yeri olmasıyla ilgili, daha deniz ve serbest bir yerde bir araya gelinen Bozcaada'da yapılan daha geçmiş yılları var. Ama YDD, 2015'ten beri organizasyonda yardımcı oluyor. Bizim de pandemi sırasında bir senelik aramız oldu ama onun haricinde her sene, her yaz aktivistleri ve bu konuyla ilgilenenleri, Yeşiller’i merak edenleri ve tanışmak isteyenleri, akademisyenleri bu alanda uzman olanları, senin gibi daha önce katılmış, birlikte çalıştığımız ve bir süredir göremediğimiz arkadaşlarımızı görmemize fırsat veren bir etkinlik. Bugünden itibaren de dört gün boyunca Assos Sincap Kamp’ta olacağız, yolu düşenleri buraya bekleriz. İlla kampta konaklamak da gerekmiyor, bir yerinden yakalamak için gelebilirsiniz.
A.T.A.: Uğrayıp selam vermeye de açık aslında kamp, eskiden bildiğim için. Şimdi biz ikimiz biliyoruz da Sakat Muhabbet’i dinleyenler, ‘Yeşil’ ne demek bilmiyorlardır. Yeşil düşünce nedir? Aslında bunu da açsana biraz hiç bilmeyenler için.
M.K.: Tabii. Yeşiller aslında hem Avrupa'da, hem de dünyada var olan yeşil ailenin, yeşil düşüncenin bir parçası. Aslında ekoloji ve iklim üzerinden gezegeni merkezine alarak çeşitli politikalarla faaliyet üretmek gibi çok geniş bir tanımı var. YDD de dernek olarak aslında yeşil düşüncenin yaygınlaşması, daha dünyayı yaşanabilir, ekolojik ve iklim krizi odağında politikalar yapıp, topluluk temelli toplulukları geliştirmek ile ilgili çalışmalar yürütüyor. Dernek, bu yeşil ailenin ve yeşillerin bir parçası aslında. Bunun haricinde 2022’de kurulmaya çalışılan ve eminim dinleyenler de görmüştür bir yerlerde, kurulamayan Yeşiller Partisi de bunun bir tarafı ki Yeşil Gazete de zaten bir tarafı. Böyle geniş bir aile Yeşiller.
YDD, bu sene 15. yaş dönemini kutladı. Bunu biraz daha proje bazlı, aktivite bazlı temellendirerek çalışmalar yapıyor. Biraz önce Sakat Muhabbet ve Yeşil Kamp, aslında kesişimsel bir yerden de yapmaya çalışıyor bunu yani kampın da programı biraz böyle. O açıdan çeşitli ve şenlikli; cinsiyet konulardan iklim krizine, yeşil ekonomi, siyaset, yeşil siyaset, Avrupa gündemi, yerelleşme, yerel belediyelerle olan ilişkiler gibi bu sene biraz daha seçimler sonrası gündem kazanan böyle çok farklı konularda pratikle, farklı düşünceye ve farklı noktalara değinerek inceliyor ve çalışmaya çalışıyor. Belki biraz çok kısa bahsetmiş oldum ama bu senenin temasını Yeşillenme Zamanı olarak kararlaştırdık. Biraz Türkiye'nin mevcut içinde bulunduğu krizler çağını kullanmışız aslında yıllar önce ama bir yandan da hiç bitmeyen bir krizler çağı içindeyiz. Biraz da bu krizlerden yeşillenme zamanı diyerek yine çıkmak istiyoruz kamptan. O yüzden de böyle bir başlık bulduk.
Yarın Belediye ve Yereli Yeşillendirmek temalarıyla bir arada olacağız. Akşamkileri ise senin programına saklıyorum. Cuma günü daha ziyade yeşil ekonomi, iklim krizi, biraz hukuk ve gündem odaklı tartışarak ekolojik tasarım ve aynı zamanda yeşil ekonomi yoksulluk bağlamında konuşacağız. Cumartesi de iyi olma halimizi, topluluk nasıl bir topluluk olur, topluluk olmak üzerine biraz pratik yapacağız ve en son olarak da bir vaka çalışmasıyla siyaset antremanı yapacağız. Akşamında ise Luxus konseri olacak. Üç günün kısa özeti böyle – ek olarak bir de tabii ki senin güzel oturumların olacak.
A.T.A.: YDD’nin Instagram hesabına girerlerse detaylı olarak saat saat var. Yeşil Kamp’a katılmayanlar da eğer yakınlardalar ise her etkinliğe katılabilirler. YDD de, Yeşiller de buna her zaman açık, bunu da ben söyleyeyim.
Programın ortalarına bir yere geldik Melisa. Ben hep konuğa soruyorum ne çalalım diye ama bu hafta senden rica edeceğim, izin verirsen ben seçebilir miyim? Çünkü kendi etkinliklerimi biraz duyuracağım. Var mı iznin, izin veriyor musun, ben seçebilir miyim?
M.K.: Tabii ki ben çok kararsızım zaten, çok iyi oldu o yüzden.
A.T.A.: Biraz sonra detaya gireceğiz ama benim bir etkinliğimin adı ‘Sit Down (Bazı Bazı) Remedy Show’. Bunun ne demek olduğunu açacağım biraz sonra. Bu etkinlik dolayısıyla aklıma MFÖ’nün “Bazı Bazı” şarkısı geldi. O yüzden şimdi MFÖ'den “Bazı Bazı” şarkısını dinleyelim. Bir de geçen sene Temmuz ayında vefat etmişti Özkan Uğur, Temmuz bitmeden onu da anmış olacağız böylece. MFÖ’den “Bazı Bazı” dinliyoruz.
A.T.A.: Sakat Muhabbet devam ediyor. MFÖ’den “Bazı Bazı”yı dinledik. Biraz sonra detayına gireceğimiz ‘Sit Down (Bazı Bazı) Remedy Show’u konuşmak için aslında bu parça bir yandan iyi oldu. Özkan Uğur’u da anmış olduk. Özkan Uğur'un da doğum tarihi 17 Ekim 1953’müş, benim ilgimi çekti bu durum çünkü ben de 17 Ekim 1973 doğumluyum. Tam 20 sene sonra doğmuşum Özkan Uğur ustamızdan. Ona bir selam daha göndereyim.
Bu hafta konuğumuz Yeşil Düşünce Derneği’nden Melisa Kutluğ. İlk bölümde Melisa, Yeşil Düşünce’yi ve Yeşil Kamp’ı anlattı bizlere. Benim de bu sene iki etkinliğim olacak. Melisa şunu sorayım sana; ben sana ilk yazdığımda, ‘Bunu bunu yapacağım Melisa’ dediğimde hem sen ne düşündün, hem de kampı organize eden arkadaşlar ne düşündüler? Aranızda ne konuştunuz bilmiyorum ve perde arkasını merak ediyorum. Neler geçti aklınızdan sakatlıkla ilgili? Bir de Yeşil Kamp’da daha önce sakatlıkla ilgili bir etkinlik olmuş muydu? Onunla da bağlantı olarak aslında bu soruyu soruyorum sana.
M.K.: Biraz üzülerek bunu da düşündüm, sanırım olmamıştı. O yüzden de ilk tabii ki düşündüğümüz şey çok iyi oldu noktasıydı çünkü kampın programını oluştururken hep her şeyi içerecek bir kamp programı olmasına çabalıyoruz. Ama sakatlık meselesinde uzun zamandır ya da benim hatırladığım kadarıyla pek fırsatımız olmamıştı. O yüzden ilk tabii ki tepkimiz ‘iyi ki’ oldu. Hem bu, hem de yine bir şeyi de da kapsadı; yıllar önce genellikle kadın çemberi cinsiyet meselesinde daha feminist bakışla konuşuyoruz ama bir erkek çemberi yapmak hep bir fikirdi, o da olmamıştı. Senin yine ikinci önerinde, kampın ikinci gününde, Cuma olacak, onu da kapsamış oldu. O yüzden iki kapsayıcı noktayı da içermiş oldu önerilerin ve buna dair de böyle konuşmuş olduk biz de.
Sit Down (Bazı Bazı) Remedy Show ile Kekre Belgeseli Gösterimi ve Söyleşisi
A.T.A.: Aslında niye yapmadınız, yapsaydınız demiyorum ben - yapmak için, bir hareket, birisinden bir öneri de gelmesi lazım. Ben mesela yıllardır içindeyim Yeşiller’in ve ben de aslında sakat hakları aktivisti değildim, birkaç senedir oldum. Hep içindeydim ama bu aklıma da gelmiyordu aslında - kendime özeleştiri yapıyorum bu arada. İki yıldır sakatlıkla ilgili radyo programı yapıyorum. Bir sürü insanla tanıştım ve aslında ne kadar ihtiyaç olduğunu ben de fark ettim. Bu arada hep konuşuyoruz dinleyenlerle, ‘Ya ne yapacaksınız, ne olacak kardeşim, detayını ver’ diyorlar. Ben hemen programdaki adıyla okuyayım onları da, bizi dinleyenlere bir tüyo vermiş olalım. Bu arada ben Melisa’yı konuk aldım ama kendim konuğum, kendi kendime yapacağıma dedim ki Melisa ile karşılıklı konuşayım diye böyle bir şey yaptım. Melisa da anlamıştır zaten. Bugün kamp başladı ve bugün tabi ‘hoş geldiniz, beş gittiniz’, yerleşme işleri vs. oluyor kampta.
Yarın 1 Ağustos Perşembe 22:15’te - şu an programdan okuyorum - ‘Sit Down (Bazı Bazı) Remedy Show’ var. Bunu ben düzenliyorum. 2 Ağustos Cuma günü ise az önce erkek çemberi demişti Melisa ve o da ‘Sakat Muhabbet Kampta: Kekre belgeseli Gösterimi, Sakat Muhabbet, Erkeklik, Sakatlık ve Kuirlik Üzerine Bir Sohbet’ ismiyle gerçekleşecek. Tabii burada benim eski konuğum Umut Derin Eroğlan’a da bir selam göndereyim, Kekre’nin yönetmeni oydu, ben ise oyunculardan birisiydim. Umut ile konuştum, onu davet ettim ama ‘Alper ben gelemeyeceğim, başka bir işim var ama film senin de filmin, hepimizin filmi’ dedi. Filmi de bana gönderdi sağolsun.
‘Sit Down (Bazı Bazı) Remedy Show’ ne demek? Bizim ekipten Arca’yı biliyorsun ve benim Mersin’de bir arkadaşım var; Onur Aytaç. Arca’nın hukuk fakültesinden arkadaşıymış. Onur bana anlattı; Onur aramış Arca'yı, Arca demiş, ‘Böyle böyle bir şey var bizim Alper geliyor oraya, ne diyorsun?’ Arca da ‘Onur, ‘Sit Down (Bazı Bazı) Remedy Show’ ne demek abi? Ben bunun ne olduğunu anlamadım’ demiş. Bunu açalım şimdi. Stand Up komedi, şu an bilinen bir şey - ayakta yapılan güldürü sohbeti gibi çevireyim. Ben değnek kullanan bir sakatım ve stand up durmamın belli bir limiti var. O yüzden ‘sit down’. Peki, niye 'Bazı Bazı'? Dedim ki sürekli oturursam da dinleyicilere bir monoton gelecek - tabii hiç kalkamayan sakatlar da var, onları tenzih ediyorum, onlar da ona göre yapar ama ben kendim değnek kullanabildiğim için sit down ama bazı bazı da ayakta. Niye Remedy? Remedy’i de açayım. Remedy bilmeyenler için şifa, şifalanma, iyileşmek demek. Ben de haddim değil belki ama sakatlıkla ilgili kendi içimdeki, sağlamcı insanların kafasındaki o sakatlık çok kötü bir şey - ölümden beter bir şey algısı. O toplumsal algıyı kurabilirsek şifa sağlarız gibi temel bir varsayımım var benim.
Sakat Erkeklikler konusu, erkeklik çemberine gelirsek ki sen de demin dedin, toplumsal cinsiyet çalıştığını, LGBT+ üzerine çalıştığını. Kekre belgeselini duymuş muydun ya da bu alanla ilgili sen ne tasavvur ediyorsun, ne olabilir? Cuma günkü etkinlik için soruyorum.
M.K.: Evet, duymuştum ama izlemedim. O yüzden benim için de ilk olacak. Benim aklıma ilk gelen feminizm ve kadın meselesini konuşuyoruz ama bunu da erkeklikten bağımsız konuşmak zaten mümkün değil. Şu an ikili olarak da ifade ettiğim aslında kadınlık ve erkeklik değil de ‘nonbinary’ yani bütün çeşitliliği ve spektrum içinde konuşmak gerekiyor. O yüzden sen de zaten kuir çerçevesini çizmiştin. Ben biraz bunu daha izlemeden, kendi içinde artık tartışmaya başlayan erkekliğin, erkeklerin farklı erkekliklerini görebileceğimiz bir şey gibi düşündüm, öyle heyecanlandım. Demin sen de vurguladın; erkeklik çemberi değil ama belgeselden sonra bir genel tartışma yapabileceğimiz bir çember olmasını da hayal ediyorum. Benim aklıma bunlar geldi.
A.T.A.: Zaten ben ilk önerimde şunu demiştim; podcast programı da var Umut’ konuk ettiğim ki linkini de zaten katılımcılara göndereceğiz, dinleyip gelin diyeceğiz. Açık Radyo, Sakat Muhabbet’e de buradan bir pay çıkartıyoruz. Bu hafta konuğum Yeşil Düşünce Derneği’nden Melisa Kutluğ idi. Melisa, çok sağol konuk olduğun için. Son olarak neler söylemek istiyorsun? Aslında biraz erken sordum bu soruyu çünkü ‘Sit Down Remedy Show’ ile ilgili benim teşekkürlerim var, onlar biraz sürecek, o yüzden şimdi soruyorum sana.
M.K.: Çok teşekkürler tekrardan Alper, iyi ki yapıyoruz kampı yine bu sene ve bu konuları da içeriyor. Burada bırakmayalım diye düşünüyorum. Yeşiller Partisi’nde bir sakatlık çalışma grubu kurmuştuk, onu çok devam ettiremedik ama belki yine bir araya gelip bu çalışmaları İstanbul'dan da beraber arttırabiliriz gibi geliyor. Ben de senin vasıtanla herkese teşekkür edeyim. Kampı oluştururken Yeşil Düşünce Derneği’ni hem profesyonel, hem de geniş gönüllü grubuyla çalıştık. Biz 4 Ağustos’a kadar buralarda, Çanakkale'de, Sincap’ta olacağız, yolu düşenleri bekliyoruz, görüşmek üzere.
'Sit Down (Bazı Bazı) Remedy Show’u Hazırlarken Desteği Olanlara Teşekkür
A.T.A.: Benim teşekkürlerim var uzun uzun çünkü Sit Down ‘(Bazı Bazı) Remedy Show’u hazırlarken, benim beş, altı aydır aklımda olan bir şey vardı. 21 Mart'ta, kaç ay önce Çukurova İletişim’de Sakat Mizah diye bir söyleşi yapmıştım. O ilk provaydı aslında ve onlara üniversite öğrencilerine, meslektaşım olacak öğrencilere, ‘Arkadaşlar, burada niye yapıyorum çünkü Adanalıyım ben. Buraya geldim, anlatıyorum size ve her gittiğim yerde de burada başladığımı söyleyeceğim’ demiştim. Onun da ilk sözünü burada yerine getirmiş olayım. İlk teşekkürüm oraya; Çiğdem Yasemin Özkan Berksun Hocama beni davet ettiği için. İkinci teşekkürüm; Hülya Karcı’ya, kendisi konuğum olmuştu ve Sakat Tiyatro başlıklı bir program yapmıştık. Almanya'da, Berlin'de Mina Tiyatro Topluluğu'nun kurucusu kendisi ve sakatlarla tiyatro yapıyor; dramaturg. Ben demiştim ona daha o zaman sohbet sırasında ve kayıt sonrasında, ‘Hülya Hanım, benim bir niyetim var’ demiştim. O da, ‘Metnini yaz, bana gönder, dramaturjisi benden’ demişti. Ona gönderdim ve dramaturg olarak da şunları şunları yap dedi bana, sağolsun. Bunun dışında Umut Derin Eroğlan’dan demin bahsettik - Kekre belgeselinin yönetmeni. Filmi bana verdiği için ona da teşekkür ediyorum. Kendisi LGBT+ Derneği'nden trans aktivist ve filmin de yönetmeni. Bunun dışındaki teşekkürlerim ise ‘Sit Down Remedy Show’ başlamadan, daha metni bile yazmadan bana davetler geldi. Kültürhane dedi ki, ‘Salon sana her zaman açık Alper. Gel burada da sahnele’. Ezgi Bakçay, benim ilk konuklu programımın konuğuydu, kendisi İstanbul'da Karşı Sanat’tan bir sanatçı, sanat kuramcısı. O da, ‘Alper, sahne senin, gel’ dedi. Ben de, ‘Daha ortada bir şey yok, ben sadece bir şey yapacağım diye kendi kendime konuşuyorum’ demiştim. O da demişti ki, ‘Sanatçılar böyledir - önce hayalini söyler, sonra olur’. Yani ben biliyorum süreci, ‘Gel burada yap’ dedi Hülya Hanım, ‘Gel Berlin'e, Berlin'de yap’. Tabii ki bunlar olur mu, olmaz mı şu anda konuşuyoruz ama konuşması kolay. Ona da bir teşekkür edeyim ben.
Dünyanın Bütün Sakatları Eğleşin!
A.T.A.: Teşekkürler böyle devam ediyor. Bu hafta sağolsun konuğumuz Melisa Kutluğ idi. Ben de Yeşiller’den, Yeşil Gazete’den, Yeşil Düşünce Derneği’nden bir parça uzak kalmıştım, bunun da aslında bir şifalanması için orada olsun istedim. Dünya prömiyeri diyorum ben daha haddim olmadan, sanki sanatçıymışım gibi. Dünya prömiyeri Yeşil Kamp’ta, Assos’da, Sincap Kamp’ta 1 Ağustos 2024 Perşembe günü 22:15'te olacak. Sesimi duyan herkese de o saatte gelin, orada bir kumsalda yatarız odalarda yer olmasa bile diyorum, çağrı yapıyorum. Bu haftaki destekçilerimizi de hemen analım programın sonuna gelmişken; Aynur Sunar ve Erdal Sunar’a teşekkür ediyorum. Gene haddim olmayarak, sanatçı olunca artık bir şey oldum şunu bunu yapayım diye, Marx'ın bir sözünü Sakat Muhabbet’e uyarladım ve Sakat Muhabbet’i de her hafta artık böyle bitirmeye niyetlendim; ‘Dünyanın Bütün Sakatları Eğleşin’ diyorum. Bir sornraki hafta görüşmek üzere, hoşça kalın.